Muvazaa ve Mirastan Mal Kaçırma Nedir?

Muvazaa ve Mirastan Mal Kaçırma Nedir? Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma) dava süreçleri hakkında bilgiler.

Av. Mehmet Buğra Anıl

1/31/20243 min oku

Muvazaa ve Mirastan Mal Kaçırma Nedir?

Muvazaa, tarafların aralarında gerçek iradelerine uymayan ancak üçüncü kişileri aldatmak amacıyla görünüşte geçerli bir sözleşme yapmaları durumudur. Örneğin, mirastan mal kaçırma amacıyla bir kişi, tapuda üzerindeki taşınmazları satış yoluyla üçüncü kişilere devredebilir. Ancak asıl niyeti malı mirasçılardan gizlemektir. Bu durumda, yapılan satış işlemi ve aralarında gizlice yapılan anlaşma hukuken geçersizdir.

Muvazaa şartlarının sağlanması için üç temel koşul bulunmalıdır:

  1. Tarafların gerçek niyetleri ile yaptıkları işlemler arasında kasıtlı bir uyumsuzluk olmalıdır.

  2. Üçüncü kişileri aldatma amacı güdülmelidir.

  3. Taraflar arasında muvazaalı işlem yapma konusunda bir anlaşma olmalıdır.

Makalede ele alınan "muris muvazaası" ise nitelikli bir muvazaadır ve iki işlemi içerir: Görünüşteki işlem ve gizli işlem. Taraflar, bu iki işlemi kullanarak üçüncü kişileri aldatmayı amaçlarlar. Görünüşteki işlem, tarafların gerçek niyetini yansıtmaz ve aldatma amacı taşır. Örneğin, mirasçılar, malı bağışlama yerine satış şeklinde devretmek suretiyle aldatmaya çalışabilirler. Muvazaalı işlemlerde gerçek niyeti yansıtan gizli işlemler, görünüşteki işlemlerden farklı olarak hüküm ifade eder.

Muris Muvazaası (Mirastan Mal Kaçırma)

Muris muvazaası, bir kişinin mirasçılarını miras hakkından mahrum bırakmak amacıyla yaptığı, aslında karşılıksız kazandırmaları, satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi gibi göstermesidir. Temelde, miras bırakan, gerçekte bağışlamak istediği mallarını satış gibi göstererek mirasçıların ileride miras paylarını almasını engellemeyi hedefler. Yani, miras bırakan, gelecekteki tenkis davası riskini önlemek için gerçek niyetini gizler. Mirastan mal kaçırma davası, muvazaanın dört unsuru olan:

  1. Görünüşteki işlem (sözleşme),

  2. Muvazaa anlaşması,

  3. Üçüncü kişileri (mirasçıları) aldatma amacı,

  4. Gizli sözleşme

Görünüşteki İşlem:

Görünüşteki işlem, pratikte satış, bağışlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi şeklinde kendini gösterir. Ancak bu işlemler, aslında miras bırakanın gerçek niyetine uygun olmayan ve hüküm doğurmayacak şekilde yapılan işlemlerdir. Örneğin, bir miras bırakan, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla bir evini tapuda bağışladığını göstererek asıl niyeti saklamak isteyebilir.

Muvazaa Anlaşması:

Muvazaa anlaşması, miras bırakan ile üçüncü bir kişi arasında yapılan ve görünüşteki sözleşmenin sadece mirasçıları aldatmak için yapıldığını belirten anlaşmadır. Taraflar, görünüşteki işlemin kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayacağı konusunda anlaşırlar. Bu anlaşma sözlü veya yazılı olabilir.

Mirasçıları Aldatma Amacı:

Mirasçıları aldatma amacı, yapılan işlemin, yani tarafların gerçekleştirdiği satış veya diğer sözleşmelerin mirasçıları aldatma amacı taşımasıdır. Eğer tarafların (miras bırakan ve üçüncü kişi) mirasçıları aldatma amacı yoksa, mirastan mal kaçırma davası açılamaz.

Gizli Sözleşme:

Gizli sözleşme, miras bırakanın gerçek niyetini yansıtan ve görünüşteki işlemin arkasına saklanan sözleşmedir. Örneğin, miras bırakan, malını bağışlamak istese de, bunu mirasçıları aldatmak amacıyla satış sözleşmesi olarak gizleyebilir. Gizli sözleşme, tarafların gerçek niyetine uygun olduğu için genellikle geçerlidir. Ancak tapulu taşınmazlarda resmi şekil şartına bağlı olduğundan, gizli bir şekilde yapılan sözleşme geçersiz olabilir.

Muris Muvazaası Davasını Kimler Açabilir?

Muris muvazaası davası, miras hakkının ihlal edilmesi durumunda, saklı pay sahipleri dahil her mirasçının açabileceği bir davadır. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar ve evlatlıklar bu dava hakkını kullanabilirler. Ancak, mirası reddeden, miras hakkından feragat eden veya mirastan çıkarılan kişiler bu davayı açamazlar.

Her bir mirasçı, davayı tek başına açabilir. Tereke iştirak halinde olsa bile, her bir mirasçı kendi payı oranında Tapu İptal ve Tescil Davası açabilir, diğer mirasçıların iznini almasına gerek yoktur. Ancak, eğer mirasçı, kendi payı oranında değil de taşınmazın terekeye dönmesini istiyorsa, diğer mirasçıların onayını almalı veya bir temsilci aracılığıyla dava açmalıdır.

Özellikle vurgulamak gerekir ki, mirasçı olmayan kişilere karşı açılan tapu iptal ve tescil davaları, ehliyetsizlik, vekaletin kötüye kullanılması, hile gibi nedenlere dayanıyorsa, mirasçıların tamamının dahil edilerek açılmalıdır. Ancak, mirasçılar arasında açılacak davalar, miras payı oranında geçerli olacak şekilde açılabilir, çünkü bu durumda tereke paylı mülkiyet hükümleri geçerlidir.